YAZMAK VE YAZARLIK ÜSTÜNE*
Ramazan AVCI
Ünlü hikâyeci Sait Faik Abasıyanık, şahit olduğu bir haksızlık karşısında yazma isteğinin dayanılmaz sancısını şu ifadelerle dile getiriyor: “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”
Sait Faik, hem vicdanî hem de sosyal bir sorumlulukla kalemine sarılırken bu yazma dürtüsünü Şaban Özüdoğru, güzel bir benzetmeyle şöyle somutlaştırmaktadır: “Kimi balıkları, denizlerde binlerce kilometre kat ederek üreme görevini yerine getirdikten sonra ölüme terk eden içgüdünün kaynağı ne ise, yazarı yazma sancısı ile kıvrandıran içgüdünün kaynağı da odur.”
Düşünen ve hisseden sosyal bir varlık olan insan, durum ve olaylar karşısındaki olumlu ve olumsuz tepkilerini, duygu ve düşüncelerini paylaşma ihtiyacı hisseder. Bu ihtiyacı gidermek için kullandığı ifade biçimlerinden biri ve bana göre en etkilisi yazıdır.
Bizim yazma eylemiyle kastettiğimiz bir olayı haberleştirmek, bir ürünün nasıl kullanılacağını anlatmak değildir. Sözcüklerle yaşama heyecan katmak, dünyanın dekorunu değiştirecek tekliflerde bulunmak, sevgiyi, güzelliği, doğruluğu, mutluluğu iktidara taşımaktır. Bunu günlük konuşma diliyle yazarak gerçekleştirmek mümkün değildir. Bu, ancak dilin kanatlarına yeni anlamlar yükleyen edebiyatın yaratıcı ürünleriyle; şiirle, hikâyeyle, romanla, tiyatroyla, denemeyle gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla “yazma” eylemini sanatsal metin çalışması anlamında kullanıyorum.
Yazma hem bir ihtiyaç, hem de kişisel ve toplumsal bir sorumluluktur. Bir sıkıntıdan, bir sorundan kendimizi kurtarmak, duygu ve düşüncelerimizi başkalarıyla paylaşmak, başkalarına kabul ettirmek için yazarız.
Yazmak, insanın duygu ve düşüncelerini disiplin altına alması, bir başka ifadeyle kâğıt üzerinde planlı ve sistemli bir şekilde düşünmesidir.
Bir bakıma cesarettir yazmak. Yerleşik kurallara ters düşüp eski köye yeni âdetler getirebilmeyi ve bunun sonucunda, yalnızlaşmayı göze alabilmeyi, günlük neşeden değil daha çok kaygılardan beslenmeyi gerektirebilir.
Kaba ne dolarsa kaptan o sızar, diyor Mevlana. Gönül kabımızdan sızan duyguları ete kemiğe büründürüp görünür kılmak ve sonra da görücüye çıkarmak için yazarız.
Yaşadığımızı fark etmek için, söyleyecek sözümüz olduğu için yazarız.
Yalnızca bizim görebildiğimizi, fark ettiğimizi, algıladığımızı düşündüğümüz durumları başkalarına da gösterebilmek; içinde yaşadığımız sosyal hayatı istediğimiz gibi tanzim edebilmek, kötülükleri tel’in etmek, güzellikleri iktidar kılmak için yazarız.
Yazma; roman, hikâye ve şiirde olduğu gibi geniş çapta yeteneği gerektiren bir tür olarak anlaşılmamalıdır. Herkesten iyi bir şair, bir romancı, bir hikâye yazarı olmasını bekleyemeyiz ama herkes düşündüğünü, duyduğunu, tasarladığını karşısındakine başarıyla anlatabilir. Roger Caillois’in, “Şiir Sanatı” adlı kitabında yer alan kısa bir öyküyü paylaşmak istiyorum:
“New York’un Brooklyn Köprüsü’nde dilenen bir kör varmış. Köprüden gelip geçenlerden biri adamacağıza günlük kazancının ne kadar olduğunu sormuş. Dilenci iki dolara zar zor ulaştığını söylemiş. Yabancı bunun üzerine kör dilencinin göğsünde taşıdığı ve sakatlığını belirten tabelayı almış, tersini çevirip üzerine bir şeyler yazdıktan sonra tekrar dilencinin boynuna asmış ve şöyle demiş: ‘Tabelaya gelirinizi artıracak bir yazı yazdım. Bir ay sonra uğradığımda sonucu söylersiniz bana.’ Dediği gibi bir ay sonra gelmiş: ‘Bayım size nasıl teşekkür etsem acaba?’ demiş dilenci. ‘Şimdi günde on- on beş dolar kadar topluyorum. Olağanüstü bir şey. Tabelaya ne yazdınız da bu kadar sadaka vermelerini sağladınız?’ ‘Çok basit,’ diye yanıtlamış adam, ‘Tabelanızda doğuştan kör yazıyordu, onun yerine ‘Bahar geliyor, ama ben göremeyeceğim!’ diye yazdım.”
İşte hayatı değiştiren küçük bir dokunuş. Çok güzel düşüncelerimiz, derin duygu ve hayallerimiz var ve bunu paylaşmak istiyoruz; farkına varılmak, farkındalık oluşturmak istiyoruz. Ancak bunu “Ben körüm!” üslubuyla ne kadar gerçekleştirebiliriz. İşte yazma eyleminin farklılığını burada aramak gerekir. Bir isteği, dileği, düşünceyi, hayali ifade etmenin, etkili ifade etmenin, pek çok yolu olduğunu fark ettirmek ve bunu beceriye dönüştürerek “Bahar geliyor, ama ben göremeyeceğim.” noktasına getirmek yaratıcı yazarlığın amacıdır.
Teknolojik gelişmeler, insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli varlığı ortadan kaldırmakla tehdit etmektedir: Duygularını ve dili kullanma kabiliyetini. Duygu ve dil, yazmanın en önemli malzemesidir. Bu malzemelerin hasar görmesi yazmaya dayalı sanatın da hasar görmesine neden olmaktadır. Oysa insanı anlamanın en güzel yolu onun yazdıklarını okumaktır. Kendimizi en güzel anlatmanın yolu da yazmaktan geçmektedir.
RAMAZAN AVCI
Ramazan Avcı, 1962 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. Yükseköğrenimini Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde yaptı. Lisansüstü (master) eğitimini Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde tamamladı.
Değişik liselerde edebiyat öğretmeni, Bilim ve Sanat Merkezinde yönetici, Millî Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü olarak görev yaptı. Bu görevinin yanı sıra farklı kurumlarda yazarlık, diksiyon, tiyatro eğitmenliği yaptı. 2016 yılından beri Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin Yazarlık Atölyesi’nde “yazarlık eğitmeni” olarak görev yapmaktadır.
Ramazan Avcı, Türkiye Yazarlar Birliği üyesi ve Kahramanmaraş Edebiyat Sanat Derneği Başkanı olup “Kelamdan Kaleme” adlı derginin editörlüğünü yapmaktadır.
Deneme, şiir ve araştırma yazıları Türk Dili, Türk Edebiyatı, Dolunay, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Buğu, Mevsimler, Alkış, Yeni Ufuk, Kelamdan Kaleme gibi edebiyat-sanat dergilerinde yayımlandı. Birçok kitabın editörlüğünü yaptı.
“Şiirin Başkentinden Esintiler” adlı CD albümü bulunan Ramazan Avcı’nın araştırma, deneme, antoloji, eğitim, dil, edebiyat konularında yayımlanmış eserleri şunlardır:
Sevda Şiirleri Antolojisi, Şiir Seçkisi, Şiirlerle Kahramanmaraş, Dil ve Anlatım, Türk Edebiyatı, Kahramanmaraşlı Şairler Antolojisi, Dünya Dili Türkçe, Okuma Alışkanlığı, Başarı İçin Kılavuz Öyküler, Madalyalı Kahraman Şehir, Türk Şiirinin Beyaz Kartalı Bahaettin Karakoç, Çocuk Oyunlarıyla Kurulan Kültür Köprüsü, Şairlerin Dilinden Kahramanmaraş, Karacaoğlan’dan Günümüze Kahramanmaraşlı Şairler, Şuaranın Yaşayan Yüz’ü, Okumaya Davet, Şehrimiz Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Eğitim Tarihi, Kahramanmaraş Ağız Destanları
——————————–
*Ramazan Avcı, Kelamdan Kaleme Dergisi, Sayı: 4, Yıl: 2017, s.3-4
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.