8.5. Blog Toplum Doğa Çevre ilişkisi
Merhaba Gençlik Gelişim Akademisi Öğrencileri!
Bugün sizlerle hem sağlığımız hem de gezegenimizin geleceği için hayati öneme sahip bir konuyu, sürdürülebilirlik ve beslenmeyi derinlemesine inceleyeceğiz. Bu rehber, sürdürülebilirliğin ne anlama geldiğini, günlük hayatımızın en temel eylemlerinden biri olan beslenmenin bu denklemin neresinde durduğunu ve daha yaşanabilir bir dünya için nasıl bir fark yaratabileceğinizi anlamanıza yardımcı olmak için hazırlandı.
Gezegenin Nabzını Tutmak: Neden Sürdürülebilirlik Bu Kadar Önemli?
“Sürdürülebilirlik” kelimesini son zamanlarda sıkça duyuyor olabilirsiniz. Bu kavram, popüler bir “trend” olmanın çok ötesinde, gezegenimizin ve üzerinde yaşayan tüm canlıların geleceği için hayati bir öneme sahip bir yaşam felsefesidir. Mevcut kaynakları kullanırken, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak çevreye zarar vermeden bu kaynakları koruma anlayışıdır. Sürdürülebilirlik, karmaşık ve uzak bir hedef gibi görünse de, temelinde basit bir sorumluluk yatar: bugün yaşarken yarını da düşünmek. Bu, sadece çevresel bir duyarlılık değil, aynı zamanda adil bir ekonomik düzen ve sağlıklı bir toplum inşa etme çabasıdır.
Sürdürülebilirlik, birbiriyle iç içe geçmiş ve birbirinden ayrı düşünülemeyecek üç temel direk üzerine kuruludur:
- Çevresel Sürdürülebilirlik: Doğal kaynakların dengeli kullanımı, ekosistemlerin korunması, atık ve kirliliğin azaltılması bu boyutun kapsamındadır. Amaç, ekosistemlerin sağlıklı bir şekilde işleyişini sürdürmesini sağlamaktır. Örneğin, su tasarrufu yapmak ve enerji verimliliği sağlamak, çevresel sürdürülebilirliği artırır.
- Sosyal Sürdürülebilirlik: Toplumsal adalet, eşitlik, eğitim ve sağlık gibi konularda eşit fırsatlar sağlamakla ilgilidir. Herkes için adil ve kaliteli bir yaşam standardı hedefler. İnsanların yaşam kalitesini artırarak toplumsal dayanışmayı güçlendirir.
- Ekonomik Sürdürülebilirlik: Ekonomik faaliyetlerin hem insanlara hem de gezegene zarar vermeden, uzun vadeli refah yaratacak şekilde planlanmasını ifade eder. Kaynakların verimli kullanıldığı, israfın önlendiği ve adil bir gelir dağılımının hedeflendiği bir ekonomik model öngörür.
Bu üç boyut arasındaki denge, gerçek sürdürülebilirliği anlamanın anahtarıdır. Onları ayrı ayrı ele almak, resmin bütününü kaçırmamıza neden olur. Bu bütüncül yaklaşım, Birleşmiş Milletler tarafından 2015 yılında belirlenen 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (Küresel Amaçlar) ile somut bir yol haritasına dönüştürülmüştür.
Yaşam tarzımızın gezegen üzerindeki etkisini somut olarak nasıl ölçebiliriz?
Burada Ekolojik Ayak İzi ve Dünya Limit Aşım Günü gibi kavramlar devreye giriyor. Ekolojik Ayak İzi, tükettiğimiz kaynakları üretmek ve yarattığımız atıkları emmek için ne kadar verimli toprağa ve suya ihtiyaç duyduğumuzun ölçüsüdür. Dünya Limit Aşım Günü ise insanlığın o yıl için Dünya’nın üretebildiği tüm doğal kaynakları tükettiği günü ifade eder. O günden yıl sonuna kadar, aslında gelecek nesillerin kaynaklarından borç alarak yaşıyoruz. Ne yazık ki, insanlık olarak gezegenin bize sunduğundan çok daha fazlasını tüketiyoruz. Örneğin, Türkiye için 2024 yılı limit aşım günü 22 Haziran olarak hesaplanmıştır. Bu, ülkemizin doğal kaynaklarını dünya ortalamasından çok daha hızlı tükettiğini ve sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarını benimsememizin ne kadar acil ve önemli olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu başlıca çevre sorunları arasında su kirliliği, iklim değişikliğinin etkileri (kuraklık, seller, orman yangınları), biyoçeşitlilik kaybı, hava kirliliği ve atık yönetimi problemleri bulunmaktadır.
Tabağındaki Gelecek: Beslenme Alışkanlıklarımızın Gezegene Etkileri
Tabağımıza koyduğumuz her lokma, görünmez bir etki zincirini harekete geçirir. Gıdanın üretimi, işlenmesi, taşınması ve tüketilmesi süreçlerinin tamamı, gezegenimiz üzerinde derin izler bırakır.
- Gıda Milleri ve Karbon Maliyeti: Market rafında gördüğünüz bir ürünün tabağınıza gelene kadar kat ettiği mesafeye “gıda mili” (food miles) denir. Bu mesafe ne kadar uzunsa, taşınması için o kadar fazla fosil yakıt kullanılır ve atmosfere o kadar fazla karbondioksit salınır, bu da gıdanın “karbon ayak izini” artırır. Yerel ve mevsiminde üretilmiş gıdaları tercih etmek, gıda milini kısaltarak karbon ayak izimizi küçültmenin en basit ve etkili yollarından biridir.
- Kaynak Kullanımı (Su ve Arazi): Her bir gıdanın üretimi için belirli miktarda su ve araziye ihtiyaç duyulur. Hayvansal gıda üretimi, bitkisel gıda üretimine kıyasla çok daha fazla doğal kaynak gerektirir. Örneğin, 1 kilogram sığır eti üretmek için yaklaşık 15.415 litre su harcanırken, 1 kilogram mercimek için bu rakam çok daha düşüktür. Benzer şekilde, hayvancılık için gereken arazi miktarı da bitkisel tarıma göre katbekat fazladır. Et ve süt ürünleri tüketimini azaltıp bitkisel bazlı protein kaynaklarına (baklagiller, kuruyemişler vb.) yönelmek, hem su hem de arazi ayak izimizi önemli ölçüde düşürebilir.
- Gıda İsrafı: Dünya genelinde büyük miktarda gıda israf edilmektedir. Türkiye’de her yıl ortalama 26 milyon ton gıda israfı yaşanmaktadır. Bu durum, doğal kaynakların boşa kullanılmasına ve çevre kirliliğine neden olur. Çöplüklere atılan organik atıklar, çürürken metan gazı açığa çıkarır ki bu, karbondioksitten yaklaşık 25-30 kat daha güçlü bir sera gazıdır.
- Endüstriyel Tarımın Perde Arkası: Günümüzdeki gıda üretiminin büyük kısmı, yoğun kimyasal gübre ve pestisit kullanımına dayanır. Bu kimyasallar, toprağın yapısını bozarak, yeraltı sularını kirleterek ve arılar gibi ekosistem için hayati canlıları öldürerek çevreye zarar verir. Bu noktada Gıda Güvenliği (gıdanın sağlıklı ve zehirsiz olması) ve Gıda Egemenliği (toplulukların kendi gıda sistemleri üzerinde söz sahibi olma hakkı) kavramlarını anlamak önemlidir.
Çözüm Tabağında: Sürdürülebilir Beslenme Alışkanlıkları
Gıda sisteminin gezegen üzerindeki etkilerini anladıktan sonra, “Peki biz ne yapabiliriz?” sorusu akla gelir. Neyse ki, çözüm yine kendi tabaklarımızda ve mutfaklarımızda başlıyor. Sürdürülebilir beslenme, daha bilinçli, sağlıklı ve keyifli bir yeme kültürüdür.
İşte bireylerin günlük yaşamında atabileceği adımlarla sürdürülebilir beslenme alışkanlıkları geliştirmek mümkündür:
- Bilinçli “Türetici” Olmanın Altın Kuralları: Modern tüketim toplumunda pasif “tüketiciler” olmaktan sıyrılıp, seçimleriyle üretim süreçlerini etkileyen, sorgulayan ve dönüştüren aktif “türeticiler” olmalıyız.
- Yerel Ürünleri Tercih Et: Gıda milini kısaltır, yerel ekonomiyi destekler.
- Mevsiminde Tüket: Ürünlerin en lezzetli ve besleyici olduğu zamanı yakalar, seracılık gibi enerji yoğun yöntemlere olan ihtiyacı azaltır.
- Adil Üretimi Destekle: Üreticinin emeğinin karşılığını aldığı sistemleri seç. Adil Ticaret (Fair Trade) sertifikalı ürünleri tercih etmek, küçük üreticilerin emek sömürüsüne uğramadan adil bir fiyatla ürün satabilmelerini sağlar.
- Ekolojik Yöntemleri Araştır: Organik tarım yöntemleriyle üretilmiş gıdalar, hem sağlığa faydalı hem de çevreyi koruyan seçeneklerdir.
- Yerel Üreticiyi Desteklemek: Alışverişlerinizi mahalle pazarından, semt bakkalından veya doğrudan üreticiden yapmak; yerel ekonomiyi canlandırır, toplumsal dayanışmayı güçlendirir ve gıda milini azaltır.
- Gıda Toplulukları ve Topluluk Destekli Tarım (TDT): Bir grup tüketicinin bir çiftçiyle doğrudan anlaşarak, taze ve sağlıklı gıdaya aracısız ulaşmasını sağlar. Bu sistem hem çiftçiye satış garantisi ve adil gelir sunar hem de tüketiciye güvenilir gıda sağlar.
- Mutfakta Sıfır Atık Sanatı: Gıda israfıyla mücadele mutfakta başlar.
- Akıllı Alışveriş: Alışverişe çıkmadan önce mutlaka bir liste yapın ve sadece ihtiyacınız olanları alın.
- Doğru Saklama: Gıdaları doğru koşullarda saklayarak ömürlerini uzatın.
- Artanları Dönüştür: Bayat ekmeklerden kruton veya galeta unu, sebze kabuklarından sebze suyu, artan pilavdan pirinç köftesi yapabilirsiniz.
- Kompost Yapımı: Mutfaktaki organik atıkları (sebze-meyve kabukları vb.) kompost yaparak bitkileriniz için zengin bir gübreye dönüştürebilirsiniz.
- Kendi Gıdanı Yetiştir: Balkonda, bahçede veya okulda küçük bir kent bostanı oluşturarak taze sebze veya ot yetiştirebilirsiniz. Bu, doğayla bağ kurmanın ve yemeğinizin değerini anlamanın en güzel yollarından biridir.
Harekete Geçme Zamanı: Sen de Değişimin Parçası Ol!
Bilgi, eyleme dönüştüğünde anlam kazanır. Sürdürülebilirlik ve bilinçli beslenme hakkında öğrendikleriniz, daha iyi bir gelecek inşa etmek için atacağınız adımların temelini oluşturur. Gençler olarak, sürdürülebilirlik ve beslenme konusunda fark yaratabilecek önemli bir gruptasınız.
- Okulda Değişimi Başlat: Okulunuzda bir “Sıfır Atık Projesi” başlatabilirsiniz. Bu proje sadece okulun çevresel etkisini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda tüm öğrencilere, öğretmenlere ve ailelere ulaşarak bir farkındalık dalgası yaratır.
- Bir “Sıfır Atık Takımı” kurun.
- Okulda çıkan atıkların türlerini belirleyin.
- Ölçülebilir hedefler koyun (örn: plastik şişe kullanımını azaltmak).
- Farklı atık türleri için geri dönüşüm kutuları yerleştirin.
- Sunumlar ve afişlerle diğer öğrencileri bilgilendirin.
- Yemekhanede tek kullanımlık plastikler yerine metal ürünleri teşvik edin, porsiyonları küçülterek israfı azaltın.
- Organik atıklar için kompost alanı oluşturun.
- Gönüllü Ol: Bireysel çabalarınızı daha büyük bir topluluğun parçası olarak sürdürmek isterseniz, TEMA Vakfı’nın “Genç TEMA” örgütlenmelerine katılarak fidan dikimi ve çevre bilinci çalışmalarında rol alabilir, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin TaTuTa (Tarım Turizmi Takas) programı ile ekolojik çiftliklerde gönüllü olabilirsiniz.
- Sesini Yükselt: Greta Thunberg, Atlas Sarrafoğlu ve Selin Gören gibi genç iklim aktivistleri, gençlerin de politik süreçlerde ne kadar etkili olabileceğini ve kendi gelecekleri için mücadele etme gücüne sahip olduklarını göstermektedir. Siz de sosyal medyada veya toplumsal etkinliklerde farkındalık yaratabilirsiniz.
Unutmayın ki yaptığımız seçimler, sadece bugün değil, gelecekte de önemli etkilere sahip olacaktır. Gelecek sizin ellerinizde ve tabağınızda. Yapacağınız her bilinçli seçim, daha adil, daha sağlıklı ve daha yaşanabilir bir dünyaya atılmış bir adımdır. Bu yolculukta yalnız değilsiniz. Birlikte, büyük bir değişim yaratabiliriz!
08.5. Toplum, Doğa ve Çevre İlişkisi – Mehmet KÖŞK
BİLSEK GENÇLİK KULÜBÜ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.