Sokak Lambası ve Hayat
Sara Ali
Yağmur yağıyordu ancak etraf öyle karanlık, öyle karanlıktı ki yağmurun yağdığını ancak sokak lambalarının altından anlayabiliyordum. Kaldırımların yağmurdan korunacak kapşonları yoktu. Bir yere sığınamayan kediler ve köpekler akan gözyaşlarının asfaltta sürünmesini izliyorlardı. Dükkanların kapalı kepenkleri üşüyordu. Hepsi aynı anda hüzne boğulmuşlar gibiydi. Bugün bütün sokak ağlıyordu anlayacağınız. Yani öyle kasvetli bir gündü. Lambalardan bir tanesi yanıp yanıp sönüyordu.. Söndüğünde ağlaması durmuş gibi oluyor, ışığı yanmaya başlayınca ise yeniden doğmuş gibi oluyordu. Sokak lambasının yavaş yavaş yorulduğunu, ömrünün biteceğini anladım.
Yakın bir zaman sonra belediye işçileri gelecek ve onu bir yenisiyle değiştireceklerdi. Uzun uzun baktım o lambaya. Saatlerce. Hayallere daldım, gerçekleşecek güzel hayallere.. O söndü, diğerleri ağlamaya devam etti. Belki de dedim, pilimizin bitmesi daha iyidir, hani belki de üzülmemek için üzülememek gerekiyordur. Gözlerimin artık başka bir şey göremeyeceği kadar baktım. Onun da bana bakacağı kadar. Ağlamıyordu artık. Anlıyor musun? Ölmek dedim galiba sonra içimden işte. Ölmek belki de hüznü engelliyordur. Sonra bir ses geldi.. Bana “saçmalama” dedi. Bak! Sokak lambaları ağlıyor! Bütün sokak ağlıyor! Ufak ufak damlalar asfalta dökülüyor ve ne yapacaklarını bilmiyorlar! dedim sessizce. Yani anlayacağınız, sokak lambası bana çok şey anlattı. Gözümün önünde öldü ve bana ölmeden önce bir ders verdi. Ben artık kahrolmamanın yolunu öğrendim. Ölmek istemeyen sokak lambaları altında şu 7 milyar insanın; sağlıklı beslenenlerin, sigarayı bırakanların, her sabah yürüyüş yapan sağlıklı insanların; doktorların, motivasyon konuşmacılarının ve diyetisyenlerin bizlere hayata dair bir çok şey katmak istediklerini öğrendim. Yani hayatın hala devam ediyor oluşunu ve umuda sımsıkı sarılmamız gerektiğini..
Umuda sarılmak demişken, gerçekten de zor zamanlar atlattık, atlatıyoruz da.. 2 yıl bitmek bilmeyen pandemi süreci hayata dair bir sürü şeyi değiştirdi. Pandemi sürecinde etrafa baktığımda; kimsenin hayatından memnun olmadığını, mutsuzluğun aşırı bir düzeyde hakim olduğu, eski neşenin olmadığı, her geçen gün de eski hayata olan özlemin de arttığını farkettim.
Lambaların altında hep bir hareket halinde olan insanlar hiç eskisi gibi değildi. Bazıları krizi fırsata çevirmeye çalışıyordu. Malum kapanma sürecinde hayat resmen evlere taşındı. Hayatla birlikte okul ve daha bir sürü şey.. Çeşitli aktiviteler yapanlar oldu, kitapseverler bir sürü kitap okumayı hedeflendi. Bence bu sürecin en güzel kısmı kitap okumak ve yeni müzikler keşfetmekti. Kitaplar arkadaşlar, insanın en iyi dostu.. Acımasız dünyadan bizleri alıp, hayal dünyasına sürükleyen o değerli kitaplar, gerçekten de o süreçte ben ve ben gibi bir çok insanı en çok mutlu eden şeylerdi.. Konumuza gelecek olursak, pandeminin uzun sürmesiyle birlikte artık sürekli oluşan ev ortamı çoğu insanı psikolojik açıdan etkiledi, hatta çoğu psikoloğun en çok çalıştığı dönem de diyebiliriz.
En yakınımıza sarılamadığımız, kaçtığımız, korktuğumuz korkunç bir maske dönemi.. Rastladığım çoğu insan mutsuz, hiç bir şeyin iyiye gideceğine inanmıyordu.. Ama kötü günler her zaman güzel günlere zemin hazırlar derler ya, he işte şu an o zemini yaşıyoruz.. Pandemi azaldı, maske zorunluğu kalktı.. İnsanlar hayata döndü. Pandemide sokaklara çıkamayan hayat dolu, güzel çocuklar bile şimdi artık top oynamaktan evlerine dönmez oldular.. Hele o cıvıl cıvıl sesleri, gerçekten de insanın içini ayrı bir neşelendiriyor.. Zor bir dönem atlattık, sokak lambaları altında.. Ama zor döneme karşı sabırlı olarak bugünlere doğru ilerledik, sokak lambası ışığı misali.. Karanlıklardan doğan aydınlıklar misali de denilebilir.
Gezegenimizdeki 7 milyar insanı tek tek anlattı bana o lamba. O konuştu, ben dinledim. O üşüdü, ben titredim. O karanlığı aydınlattı, ben izledim. Şimdi sıra sende!” dedi, sen de aydınlat karanlık günlerini, aydınlığın bulaşsın her şeye, en önemlisi yüzüne.. Gül mesela, gülmek yol haritan olsun, baktın bir şey yolunda değil, o zaman benim gibi aydınlığa, umuda, her yeni gün yanan ışığa sarıl, sarıl ki dağılsın bulutlar, aydınlansın gökyüzü.. Yolun sonunda ölmek olsa bile, her gününü son gününmüş gibi yaşa! dedi.
Bir sokak lambası misali gibi dir aslında hayat. “Neden mi öyle diyorsun? ” diye soranlar da oldu elbet ki.. Baştan beri bunu anlatıyorum. Dünya zor, dünya karanlık. Kabullenişten ibaret her şey ve çoğu kez de bizden ibaret.. O karanlığı yok etmek tamamen bizim elimizde.. Sevgiyi eksik etmemeliyiz arkadaşlar; anı yaşamalıyız en önemlisi.. Tabiki de o anları etrafımızdaki bizlere değerli kılınan insanlarla yaşamalıyız.. Çünkü hayat kısa, sandığımızdan da kısa.. Bu kısa hayatı mutsuzlukla, hayatımızı karartan insanlarla yaşamamalıyız. Hani evde sürekli bir temizlik halindeyiz ya, işte hayatımıza da o temizlikten şart.. Hayatımızı daha da zorlaştıran durumları, insanları temizlemeliyiz ki günün sonunda: “Ohh be ne güzel bir hayat yaşıyorum” demek için..
Bir defa geldiğimiz şu fani dünyada umutsuz olmak, insanın kendisine yapacağı en büyük kötülük. Sokak lambasının bile umuda sarıldığı bu dünyada Allah varsa gam yok. Allah varsa; umut, ümit her daim var..
Gelecek güzel günlere karşı umudumuzu her zaman diri tutmalıyız ki bu inanış hayatımıza bir sokak lambası ışığı gibi yansısın.. En kasvetli günlerin geçeceğini bilerek, en ümitsiz anda bile sabırla her şeyi geride bırakarak ve tabiki de “Allah sabredenlerle beraberdir” ayetini zihnimizde canlandırarak yola devam etmeliyiz sevgili okurlar..
Sara Ali
Sara Ali, 30 Temmuz 2000 tarihinde Gostivar’da dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve liseyi Gostivar’da tamamladı. Üniversiteyi ise; Üsküp’te Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesi – Tıp Fakültesi’nde (üçüncü sınıf) sürdürmektedir. Edebiyata karşı olan tutkusu çocukluktan beri devam ediyordu. Yazı yazmak onun için çok değerli bir aktivite haline gelmişti. Ayrıca hayali ileride bir kitap yazmak. Eserlerini ve daha yazacağı bir sürü eseri, değerli okuyuculara aktarmak. Yazı (şiir, makale) yarışmalarına katılarak iyi dereceler de kazandı. Yazıları gazetelerde,dergilerde de yayınlandı. Boş zamanlarında piyano da çalıyor, çünkü bir kaç yıl piyano için müzik eğitimi almıştı.
Bazı şiirleri: “Türk Olmak”, “İstanbul”, “Sevgi”, “Gökyüzü”..
Makaleleri: “11 Temmuz”, “Türk Dünyası Türkçe İle El Ele” ve son olarak kitapta yer alacak olan denemesi: ” Sokak Lambası ve Hayat”.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.